Benim düşünceme göre hiçbir işi veya hiçbir faaliyeti ucundan tutmamak, yaptığımız herşeye muhakkak ki dört elle sarılmak, yani “mış gibi” yapmamak gerekiyor.
Şirketteki arkadaşlarımdan zaman zaman “birkaç çeşit saat satsak” ya da “Teşhire 3-5 tane bisiklet koysak ve sonuçlarını görsek” gibi öneriler gelir. Her seferinde arkadaşlarıma verdiğim cevap hep aynı olmuştur; bir kategoriyi, bir işi, ucundan tuttuğunuz takdirde bunu müşteri derhal anlayacak, dolayısıylabu konuda uzman veya adres olmadığımızı hemen kavrayacak ve işin uzmanına yönelecektir. Sonucunda iyi kötü bir satış olacaktır belki ama bu faaliyet anlam çıkarabileceğimiz ya da fırsatları görebileceğimiz sonuçlar üretmeyecektir. Aynı şekilde şirket çalışanları da bu işin ucundan tuttuğumuzu anlayacaklar ve gereken önemi vermeyecekler, konuya odaklanmayacaklardır.
Dolayısıyla eğer yeni herhangi bir kategoriye girmek istiyorsak, ya da yeni ve bilmediğimiz bir işe soyunuyorsak, bunun muhakkak ki bir mağazada veya bir bölgede ya da herhangi bir satış kanalında dört dörtlük bir şekilde denenmesi gerektiğini savunmuşumdur bugüne kadar.
Gene benzer bir şekilde, geçmiş yıllarda, Türkiye pazarına girmiş olan dünya devi Best Buy’ ın yapmış olduğu hatalardan bir tanesi budur bence.
Bu kadar önemli ve bu kadar gelişen bir pazara diğer tüm rakiplerin yaptığı gibi dört elle sarılmamış, “mış gibi” yaparak son derece yavaş bir büyüme stratejisi izlemiştir. İzmir Balçova’da oldukça iyi bir lokasyonda ve Ankara’nın şehirden oldukça uzak bir bölgesinde 3 yıllık çok uzun bir ön hazırlık dönemi sonrasında sadece 2 mağaza açarak biraz önünü görmek istemiştir. Ve tabii durum böyle olunca diğer tüm rakiplerin hızla büyüdüğü, uzmanlaştığı ve marka bilinci oluşturduğu bir dünyada, Best Buy hiçbir varlık gösterememiş, müşteriler ve paydaşlar nezdinde güven sağlayamamış ve dolayısıyla başarısız olarak Türkiye pazarından çıkmak zorunda kalmıştır.
İşte bu nedenle bütün iş ve yaşam felsefemde bir faaliyetten fayda sağlamak istiyorsam, bir dönem için bile olsa ya da bölgesel bile olsa, o işe muhakkak ki “mış gibi” yapmadan dört elle sarılmak gerektiğine inanırım…